Asırlardır tüketilen kahve çekirdeği, yıllar geçtikçe daha fazla tüketilmeye başlandı. Son 20 yıldır ise şehirli çalışanlar başta olmak üzere herkesin hayatının bir parçası oldu. Makineleşmenin ve bilgisayarların hayatımıza girişi ile insanların ortalama hareket süreleri azalmaya başlarken yemek bulmak da bir o kadar kolaylaştı. Bu da insanların olması gerekenden fazla kilo almasına sebep oldu.
Bir fincan filtre kahvede neredeyse hiç kalori yok (Amerikan Tarım Enstitüsüne göre bir kupa kahve 2 kalori). Filtre kahvenin nasıl kalori içermediğini biraz düşünecek olursak, kahve çekirdeğinin ana görevinin, kahve bitkisinin filizlenmesini sağlamak olduğu aklımıza gelecektir. Bu sebepten dolayı kahve çekirdeği fazla enerjiye ihtiyaç duymaz, dolayısıyla içerisinde de enerji barındırmaz. Başka bir sebep ise kahve çekirdeklerini öğütüp demlediğimiz zaman posasını içmeden atmamız ve su kullanıyor olmamız. Suda hiç kalori olmadığı için filtre ve espresso kahvemizde neredeyse hiç kalori içermez.
Kafein ise “Kahve içerisinde hiç kalori barındırmadan nasıl enerji verebiliyor?” sorusunun cevabı. Kafeini yakından incelemek gerekirse ‘’Nasıl çalışıyor da bize enerji veriyor?’’. Vücutta uyku halimizi ve enerjik halimizi kontrol eden temel olarak iki molekül var: Adenozin ve kafein. Bu iki molekül adenozin reseptörlerine bağlanmak için birbiriyle yarışır durumda. Eğer adenozin molekülleri adenozin reseptörlerine bağlanırsa vücut uyku ve yorgunluk hali hisseder. Eğer kafein molekülleri adenozin reseptörlerine bağlanırsa vücut tam tersi şekilde, uyarılmış ve enerjik hisseder; yani kahve içtiğimiz zaman yaşadığımız uyarılmış ve enerjik hali kaloriler değil beyinde meydana gelen kimyasal reaksiyonlar meydana getiriyor. Kısacası kahveyi kalorili bir içecek haline getiren aslında içeriğindeki süt, şurup vb. ürünler diyebiliriz.